30 Temmuz 2009 Perşembe

Hayat.

Kader yaralayan bir pençedir bazen, bazen ise tatlı bir rüzgar... Bazen özlem kokan bir çiçek, bazense istenilmeyen iğrenç bir böcek. Hayatın acılı ve nazlı rüzgarını içine çek, tüm acılarını ve nefretini nefes verişinle geride bırak. Güzel bir gün umut et her zaman, kötü günlere inat. Yaşam kötü ve tuzaklarla dolu, ama engeller olmadan yaşanılmaz bir cehennem gibi. Zaman, sen ne kadar geçmesini istemesen bile kayıp gidiyor avuçlarının arasından. Ne olduğunu, nereden geldiğini bile unutabileceksin bazen, ardında bıraktığın yolları da. Ama bir şey gerçekleşecek ki; hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yıllar senden ne aldıysa, geri verecek bir yumurtadan çıkarcasına belki de. Kim kahin olmuş da geleceği görmüş sanki, yaşam beklenmeyen süprizlerle dolu... Ömründe ne kadar çok bilinmeyen muamma var, ortasında kaybolup gideceksin bir zaman. Ama asla kaybetmeyeceksin yolunu ve umudunu çünkü yaşamakta olduğun hayat, onları asla sensiz bırakmayacak. İsteklerin ve arzuların sular içinde gidecek belki de uzaklara lâkin ne zaman geri gelecek bilemezsin. Bu yüzden hayat çok kısa da demeden önce yaşamaya bak, aldırmadan, sorgulayarak lâkin incitmeden...

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Açılış!

İlk yazımı da hüzünle karışık duygular içinde yazdığımdan dolayı kendimi çok garip hissediyorum, son günlerde olduğu gibi aynen. Neden bilmem ama insan uzun zaman mutlu olduktan sonra mutlaka bocalıyor bir süre. Ben de bu durumun örneklerinden biriyim tabii. Aslında doğru düşünmeye çabalarsak, bizlerin değil, içinde bulunduğumuz yaşamın garip olduğunu söylemek zor değil hiç şüphesiz. Biraz sevinç, biraz hüzün ve biraz da ondan bundan derken bulamaça çeviriyor kendini. Sevmiyorum bu huyunu yahu, damak tadıma uygun değil kesinlikle. Neyse, neyse şu an mutluyum ya ona bak sen. Az önce neler diyordum, şu an neler diyorum di' mi? Eh, normal bunları düşünüyor olman. Saçmalayan bir insanın ilk yazısını okuyorsun şu anda çünkü. Yine de ben bunu gece gece açılış yapmanın ablaklığına bağlıyorum şiddetle. Kendimde sorun bulmam zor biraz benim çünkü, ehehe. Ha bir de, neden Anka adını seçtin falan diyen olacaktır, hemen aydınlatayım bu konuyu da. Şimdi, ismimin eklerine bakınız lütfen. -ka, -an. Ters çevirin bakın ne oluyor; Anka. Bunu bana en yakın arkadaşlarım buldu, anka kuşları da sevdiklerine çok sadıktır ve yardımseverdir. Beni de öyle gördükleri için lâkabım bu oldu. Seviyorum da, Anka'yı da, arkadaşlarımı da. Onları çok özledim. Okullar aklıma geldi bu arada, liseyi kazanamamışım. Takan kim be azizim, afedersiniz öküz gibi KAZANAMADINIZ! yazmasalardı bu kadar dokunmazdı eminim. Bakalım II. Yerleştirme'lerde n'olacak, pek umudum yok ama. Her neyse, bu bir açılıştı, unutmuşum. Ben böyle konuşurken artık cümlelerimin sonuna geldim maalesef. Saçma bir yazı olması muhtemel, ben tekrar okumayacağım çünkü. Gecenin karanlığında kendimi kaybetmeye çalışırken, güneşin doğuşunu bekleyeceğim. Tabii demin bir de elime böcek kondu, iğrenirim. Öyle bi' huylandım ki, annem uyumasa çığlığı da basardım. Küçük ve oldukça berbat şekilleri olan bu hayvancağızlardan tek kelime nefret ediyorum. Neyse haydi görüşürük.